Ünlü bir Macar piyanisti ve bestecisidir. Büyük besteciler arasında pek azının kavuşabildiği mutlu ve parlak bir ömür sürdü
Babası, çok küçük yaşta müziğe olan üstün kabiliyetinin farkına varmış ve dehasını tüm dünyaya duyurmak istedi. Franz Liszt’in 10 yaşındayken çıktığı ilk konser gezisi esnasında, devrin ünlü piyano öğretmeni Czerny’nin hayranlığını kazandı ve sonrasında öğrencisi oldu.
Franz Liszt 13 yaşında ilk operasını yazdı. Ve bundan 3 yıl sonra babasını kaybedince kendini hayatın içinde buluverdi.
Liszt’in üstün piyanistliği ve bestecilik hayatı birbiriyle paralel ve tamamlayıcı olmuştur. Zira piyanodaki kolaylığı, bestelediği birbirinden güzel ama zor eserleri çalabilmesini sağlıyordu. Zaten kendisine Piyanonun Paganini’si lakabı takılmıştı.
Liszt’in konser verdiği şehirlerin arasında İstanbul da var. 1847 yılında 5 haftalık İstanbul ziyareti esnasında Osmanlı sarayında 2 kez Abdülmecit tarafından ağırlandı.
Piyanoda Üç El Efekti gibi teknikler geliştirdi ve piyanonun gelişmesinde de önemli rol oynadı. Bu nitelikleri sayesinde birçok orkestra eserini piyanoya uyarlayıp, orkestranın gitmediği yerlerde eserlerin tanınmasını da sağladı. Ayrıca, genç ve fakir meslektaşlarına yardım elini uzatmaktan hiç çekinmeyip, konserlerinde onların bestelerini de tanıtmaya gayret etti.
Keman sözcüğünün farsça yay anlamına geldiğini biliyorsanız yayın da kemanın gövdesi kadar hatta daha önemli olduğunu anlayabilirsiniz. Yayı tellere sürterek çalgının gövdesinden ses elde edildiği unutulmamalıdır.